Kayıtlar

İçimdeki Çocuk

Hepimiz İçimizde Bir Çocuk Taşıyoruz.. Bazen, ne kadar büyümüş ve olgunlaşmış olursak olalım, kaç yaşına gelirsek gelelim içimizde bir yerlerde hâlâ çocuk gibi hissettiğimiz anlar oluyor, değil mi? Birisi bizi eleştirdiğinde kırılgan hissetmek, bir hata yaptığımızda kendimizi küçücük hissetmek ya da bir başarı elde ettiğimizde çocukça bir sevinçle parlamak… Bunların hepsi, içimizde hâlâ var olan o küçük çocuğun işaretleri. Ama o çocuk her zaman mutlu ve güvende değil. Çoğu zaman ona iyi bakmayı unutuyoruz. Kendimize ebeveynlik yapmak, işte tam da bu noktada devreye giriyor: Kendi içimizdeki çocuğu fark etmek, ona şefkatle yaklaşmak ve ona hak ettiği sevgiyi, ilgiyi ve desteği vermek. O Çocuğu Duyabiliyor Musunuz? Hadi bir düşünelim. Zor bir durumda kaldığınızda kendinize nasıl davranıyorsunuz? "Yine beceremedin," mi diyorsunuz? "Neden bu kadar zayıfsın?" diye mi kızıyorsunuz? Eğer bunları yapıyorsanız, o küçük çocuğun sesini susturuyorsunuz demektir. Çünkü o çocuk s...

An'da Kalmak: Hayatın Sade Ama Derin Sırrı

     Gözlerinizi kapatıp bir an için durun. Derin bir nefes alın. İşte o nefes… Şu anın ta kendisi. Geçmiş çoktan silindi, gelecek henüz doğmadı. Anda kalmak, yaşamın karmaşasında unutulan en basit ama en güçlü beceri. Hayat aslında hep buradaydı, fark etmenizi bekliyordu.  Anda Kalmak Nedir?      Anda kalmak, zihnimizin geçmişin ağırlığından ve geleceğin belirsizliğinden sıyrılarak şu ana odaklanmasıdır. Bu bir "yapma" hali değil, bir "olma" halidir. Hep bir yerlere yetişmeye çalışırken, aslında en önemli şeyi kaçırıyoruz: Hayatın kendisini.   O anın meselesinden bizi alıp bambaşka bir yere götürür bazen düşünceler. Biraz zaman sonra kendimizi   başladığımız düşünceden çok uzakta bir yerde buluruz. Asıl konudan uzakta ve işe yaramayacak biryerlerde.. 💭 Buna zaman zaman kötü hissettiren duygular da eşlik eder ki eğer böyleyse de yalnız değilsin.. Neden Anda Kalmayı Öğrenmeliyiz? Zamanın Değerini Anlamak Saatler, günler ve hatta yıllar hızla ...

Beden Algısı ve EMDR

     Beden, bedeni tanımak, bedenle barışık olmak, o beden içerisinde rahat hissetmek, bedeni yabancılamak, ayna, kendi fotoğraflarına bakmak, ideal görünüş, içerisinde bulunduğum bedene karşı bir duyguya sahip olmak, onu kabul etmek ya da etmemek. Bu kelimeleri okuyunca bile rahatsızlık veren duygular, düşünceler veya beden duyumları yaşıyor olabilirsin. Aynaya baktığında gördüğün kişiyi tanımıyor, -mış gibi görüyor ya da o bedeni, yüzü, gördüğünü kabul etmiyor olabilirsin. Sürekli bu kabul etmediğin şeyleri değiştirmek istiyor olmak, verdiği rahatsızlığın etkilerini hafifletmek için bir takım tekrarlayıcı davranışlar göstermek, yaşattığı olumsuz duyguların tam ortasında bulunmak gündelik yaşantıyı çekilmez bir hale getiriyor olabilir. Sürekli kontrol etmek, sürekli bir kaygının ya da mutsuzluğun içinde yaşıyor olmak büyük bedeller ödetmiyor mu? İnsan olarak bir toplum içerisinde yaşayan sosyal varlıklarız. Doğamızın böyle olması bile seni zorluyor olabilir. Bu rahatsızl...